Elim bir trafik kazası neticesinde ilçemizin yetiştirdiği bir doktorumuzu, sabah erken saatte doktor önlüğü ile göreve giden Çocuk Doktoru Hilmi Tarık KARAKAŞ'ı kaybettik, acımız büyük.

Her can kıymetlidir, bugüne kadar kaybettiklerimizle birlikte.

Uzunca bir süredir güzel Tosya ilçemizde güvenlik ve asayiş açısından bir bilinmezlik, bir laubalilik mevcut.

Şehir merkezinde bir trafik kaosu söz konusu. Şöyle ki, bırakın araç ile hareket edilmesini, yaya olarak bile bir yerden bir yere gitmek can güvenliği açısından çok büyük risk oluşturuyor. Ülkemizde trafiğe çıkan araç sayısının artışı pek tabii ilçemizi de etkilemiştir.

Ancak bu kazalar, tamamen kural tanımaz araç kullanımı; mevcut kuralları uygulayacak asayiş ekiplerinin olmaması nedeniyle her geçen gün artış göstermektedir. Bu da mal ve can kaybına giden kazaları kaçınılmaz duruma getirmiş durumda.

- Ebeveynlerin küçük yaşta çocuklara hediye kabilinde motosiklet/elektrikli mopet/elektrikli bisiklet almaları ve tedbirsiz/kuralsız trafiğe çıkartmaları,

- Kendilerine "genç" diyen bir kesimin motosikletlerle, modifiye görünümlü Şahin/Doğan marka ve diğer otomobillerle ilçe merkezinde adeta terör estirmeleri, yüksek sesle aşırı sürat yapmaları ve egzoz patlatmaları, hasbelkader ikaz ettiğinizde olmadık hakaretlerde karşılaşılması,

- Hiçbir trafik bilgisi olmayan genç/yaşlı bayanların üç tekerlekli elektrikli (üzerinde ne bir plaka ne bir sorumluluk belgesi olmayan) araçlarla trafiğe çıkması,

- İlçe merkezinde yeterli sayıda otopark olmasına rağmen çarşı içerisinde ve cadde üzerilerine yer yer iki sıra halinde kuralsız araç park edilmesi, vb.

Bütün bu olanlardan bilâ istisna tüm halk mağdur ve şikayetçi olmasına rağmen emniyet güçlerimiz tarafından hiçbir şey yokmuşçasına gerek yaya ve gerekse araçla dolaştıklarında herhangi bir müdahale yapılmamaktadır. Buna gerekçe olarak ya "görevde olmaması" ya da "mesaisinin bitmiş olması" olarak beyan edilmekte.

Bir sağlıkçı mesai saatleri dışında olması veya görevde olmamasına rağmen çarşıda/pazarda bir kişinin hastalanmasına-bayılmasına-düşmesine "ben görevde değilim" veya "mesai dışındayım" demeden hemen müdahale etmekte, yapılması gerekenleri yapmakta ve sağlık merkezine ulaştırılmasına ön-ayak olmaktadır.

Emniyet personeli de aynı hassasiyetle görev yapmalıdır. Nasıl sağlıkçı kendisini toplumun sağlığından sorumlu hissedip durumdan vazife çıkartıyorsa, güvenlik güçlerimiz de toplumun huzur ve selametinden sorumlu hissetmeli ve durumdan vazife çıkartmalıdır.

Bunu geçmişte gördük ve yaşadık; polis korkulan kişi değil toplumu sohbetlerle organize eden kişi olarak hissettik. Yerine göre bir trafik polisi -her ne kadar o zaman araç sayısı bu kadar fazla olmasa da- trafiği düzenlemiş, bir-kaç toplum polisi ise asayiş ve huzuru temin etmişlerdir.

İlçe nüfusumuzun %9 undan sorumlu Emniyet Müdürlüğüne çeşitli vesilelerle bu olumsuzluk yansıtıldığında 30 dan fazla polisimizin olmasına rağmen "personel yetersizliğinden" şikayet edilmekte ve sorumluluğu siyasilere yüklenmektedir. Marifet sayının çokluğu veya kalabalık olması değil; azimle, gayretle toplumun ve devletin kendisine yüklediği sorumluluğu bi-hakkın yerine getirmektir.

Kaldı ki problem kadro yetersizliği ise; mülkî âmir, yetkili müdürler olaya el koyar, noksanlığın tamamlanması için gayret göstererek gerekli mercilerde müracaat için siyasilerin önlerine düşmesini istemelidir.

Hülâsa; arsıza, terbiyesize, kuralsıza adeta pâye verilmemeli, herkes deruhte ettiği görevinin hakkını vermeli ve sessiz çoğunluğun beklediği, arzu ettiği huzur ve sükûnetini temin etmelidir.