Anadolu'nun ezgileri.. Aşıkların deyişleri.. Türkiye'nin türküleri bir başkadır.. Arabesk çıktığından beri unutulan türkülerim.. Televizyonların artık yüzüne bakmaz olduğu türkülerim..

Hepsinden vazgeçtik.. Bir de kendini entel sananların, dalga geçmeyi marifet saydıkları türkülerim..

Geçen gün bir gazetenin manşeti..

"Burası Türkiye abicim.."

Burası Türkiye ya.. Bakın neler olurmuş..

Üst manşet..

"Manda söğüt dalına yuva da yapar, yavrusunu sinek de kapar.."

Türkiye ile dalga geçmek için Türkülerimizi kullanmış, müthiş editör..

Muzaffer Sarısözen üstadın Kastamonu- Tosya yörelerinden derlediği bir türkünün sözleri bunlar..

"Sabahleyin erken çifte giderken

Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü?.

Manda yuva yapmış söğüt dalına

Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?.."

Meşhedi Caferin palavrası.. Ya da şaşkın Anadolu aşığının hezeyanları..

Öküz torbadan nasıl düşer?.. Manda söğüt dalına nasıl yuva yapar?.. Manda yavrusunu sinek nasıl kapar?..

Elinizde sözlükle, dizelere bakarsanız, böyle anlarsınız..

Ama eğer biraz köy yaşamını bilirseniz, o adsız, o anonim Anadolu aşığının kent insanı ile nasıl hafiften hafiften dalga geçtiğini farkedersiniz..

"Haa.. Haa.. Şu aptal türküye bakın.. Şu şaşkın ozana.. Nasıl saçmalamış" diye gülene, asıl ozanın bıyık altından güldüğünü, hem de bunu nasıl sanatsal yaptığını anlarsınız..

Köyünüz var mı?.. Benim var.. Köyünüzde dereniz.. Benim var.. Derenin kenarında devleşip, dallarını derenin üzerine çardak gibi salan ve altında serin bir gölge oluşturan, salkım söğüdünüz?.. Benim var..

Yaz sıcağı dayanılmaz bastırınca, davar türünün suda yaşayanı manda, gelir bu dereye doğru uzanmış salkım söğüdün altına uzanır, suyun içinde.. En serin yaşamdır bu.. Suyun içinde ve gölgede.. Gıpta ederek bakardım, bizim Karakız'a..

Mandanın söğüt dalına yuva yapması işte budur.. Suyun içinde, söğüt gölgesinde yan gelip yatmak..

İnek, manda türü hayvanların popolarına sinekler fena halde meraklıdır.. Hayvanı rahatsız ederler.. Manda, kuyruk sallayarak sinekleri kovalar..

Yavrular, henüz kuyrukla sinek kovmayı öğrenmediklerinden, onların arkası sinek sürüleri ile doludur. Sinekler yavrunun kıçına konar ve ısırırlar.. Köy dilinde ısırmanın adı, kapmaktır.. Köpek kapar.. Sinek kapar.. Mandanın yavrusunu sinek kapar..

Köy yerinde tarlaya erkenden gidilir ki, çift sürerken güneşe kalınmasın.. Tarlaya da genelde kağnı ile gidilir.. Öküzün çektiği araba yani..

Köylü erkenden kalkar.. Öküzü kağnıya koşar.. Yem torbasına öküzün yemini doldurur ve torbayı başına geçirir.. Öküz bir yandan giderken, bir yandan da yemini yer ki, yemini bitirsin diye bir de vakit kaybedilmesin.. Bazan başını sağa sola sallarken, torba boynundan geriye kayar, hayvanın ağzı torbanın dışına çıkar.. Öküz torbayı ileri alıp, ağzını tekrar içine sokmayı beceremez.. Köylü de dalmışsa, farketmemişse eğer, yoldan biri haykırarak uyarır..

"Hey Ali ağa.. Öküzün torbadan düşmüş.."

Ali ağa arabadan iner, torbayı gene öküzün ağzına göre ayarlar..

Şehirli güler ama, köyde öküz gerçekten düşer torbadan.. İşte aynen böyle..

***
Burası Türkiye abicim, gerçekten..

Burada, Anadolu'nun herbiri kendi içinde bir hikmet, bir yöresel, deyiş ve düşünce içeren Türküleri ile dalga geçmek de insanı entel yapar, yazı işleri müdürü yapar.. İtibar kazandırır..

Oysa Anadolu..

Oysa..

"Sen ne güzel bulursun

Gezsen Anadoluyu..

Dertlerden kurtulursun

Gezsen Anadoluyu..

Orda hayat başkadır,

Yazlar kışlar başkadır,

Ah bu diyar başkadır

Gezsen Anadoluyu.."

Editör: TE Bilisim